NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Fetenyahu Alçağı!
Aslında alçak bile değil, şairin dediği gibi, alçaklık da bir seviyedir. O çukurun da çukuru... En adi çukur...
Çukur olmasaydı, yaban elde, yabancının kucağında kendi milletine (Haşa bu millet bu hakareti asla kabul etmez) "ahmaklık" isnat eder, onları ölümle tehdit eder miydi? Ahiretin tapusu kendisine verilmiş gibi Allah adına fermanlar yağdırır mıydı? O kiiim, Allah adına konuşmak kim? Hiç mi aynaya bakmıyor? Kutsal Kitabımız Kur’an’da belirtiliyor; ibret-i âlem için bazı kavimlerin, toplulukların ne halden ne hale çevrildiklerini! İnsani sıfatlarının ellerinden alındığını!.. Baksın baksın o insanlıktan çıkmış suratına baksın, korkmasın; çünkü korkunun hazırlanan sona bir faydası olmayacaktır. Çanakkale savaşına giden babamın dört amcasından üçü şehit oldu, biri döndü. Düşünüyorum da, nerde bu Fetenyahu’nun suratı, nerede Çanakkale Gazisinin sakalıyla bütünleşmiş nur yüzlü büyük amcamızın suratı!
Öncelikle şu hususu bütün açıklığıyla belirtelim, kendi dinini bilen, işin uzmanı olarak diyorum ki, senin gibi vatanına ve milletine ihanet etmiş birine "Müslüman" denilecekse, bilesin ki yeryüzünde "Müslüman" yok demektir. Nietzsche'nin dediği gibi, “Hıristiyanlık midemi bulandırıyor, tiksiniyorum. Bugün Hıristiyan olmak, onursuzca bir şeydir. İşte benim iğrenmemin, tiksinmemin başladığı yer tam burasıdır.” Ama papazlar, Nietzsche’nin tiksindiği Hıristiyanlık’tan son derece memnundular. Çünkü dünyevi işleri ile ilgili her şey, onun sayesinde yolundaydı.
Şimdi senin gibi cibilliyetsizin yaptığı işin, o papazların yaptığından ne farkı vardır? Onlar, nasıl ki Hıristiyanlığı tiksinilecek bir din haline getirdilerse onların işlevlerini de bugün sen yapıyorsun, seni takip eden soysuzlar yapıyor. Papazların peşinden giden çanak yalayıcılarının, yine Nietzsche’nin ifadesiyle "sürü insanlar"ın yerini bugün, Allah'ın dinini çok az bir paha karşılığında satan sürünün de sürüsü olan haşhaşiler, çeteler, zalimler ve katiller alıyor.
Bunlar "hizmet ehli(!)" öyle mi? Bunları, yaptıklarıyla özdeşleştirirsek, doğru tanımlamayı Kur'an'ın ifadesiyle, Tağut'un (şeytanın) hizmetçileri, yolcuları ve fedaileri olarak görürüz.
Bugünkü Müslümanların, Nietzsche’nin bakış açısından farkı, gerçeği görmeleri ve olup biteni kavramalarıdır. Bu sebeple onlar, İslam'dan, dinden tiksinmiyor, aksine onun sahibi olan ve "Tuzak kurucuların tuzaklarını başlarına geçirenin en hayırlısı olan Allah”a olan imanları tamdır ve asla sarsılmamıştır.
15 Temmuz gecesi, milletin ruhuna, varlığına, bütünlüğüne, istiklaline kastetmiş; canını, malını, namusunu ve iffetini hedef almış bir ihanet hareketine karşı, "Bir millet uyanıyor" ruhuyla, bütün bir millet sokağa canhıraş bir şekilde dökülmüş... Canını, malını, tüm varlığını feda etmeyi göze almış, geride kalan çoluk çocuğunu düşünmemiş...
İstiklal Marşı'nın on kıtasında ifadesini bulan bu ruh, bu diriliş, bu ayakta duruş karşısında, insan olan, yüreğinde zerre kadar vatan sevgisi olan her yurttaş, heyecanlanır, titrer ve bu atmosferin etkisinden gözyaşlarına hâkim olamaz!
Ve yine insan olan, bu mübarek, bu onurlu ve haysiyetli ulusu ayakta alkışlar, mensubu olmaktan dolayı da bitimsiz bir mutluluk duyar...
Bunu yapmayıp da, Okyanus ötesinden oturduğu sıcak kucaktan son derece memnun bir halde bu vatan evlatlarının bu şanlı direnişine karşılık olarak, hayâsızca;
“Bir sürü ahmak bir başarı elde etmiş gibi güle dursun, düğünler dernekler kursun, komik durumlarını birer bayram ilan etsinler, fakat dünya, bu meseleyi alaya alıyor, bu alaylar kitaplara paragraflar halinde öyle işlenecektir. Hayatta kalırlarsa bunun altında öyle ezilecek, öyle hicap duyacak, öyle kızarıp bozaracak, öyle iki büklüm olacaklar ki, ölür giderlerse öbür tarafta keşke keşke keşke demeden, elleri olmayacak ki başka bir şey söylesinler…” diyen, hainliğin ve hamakatın tek örneği olan bu eblehin, bu vatanla ilgili bir aidiyetinin olduğunu söyleyebilecek bir tek Allah kulu var mı, acaba? Peki ya bu vatanın istiklaline, düşmanların/müstevlilerin menfaatleri için çalışan birinin İslam'la ilgisi olduğuna dair, söz söyleyecek birisi?
Bu sorularım, Sakarya Üniversitesi'nde tefsir bölümünde Yrd. Doç. görevinde bulunmuş (bir hainin hoca olması mümkün değil çünkü) ismi Adil, ama kendisi zalim ve hain olan birine değil elbet; vatana ihanet edip sonra da firar ederek soluğu Allah düşmanlarının kucağında alanlara değil! Çünkü bu soru, onların boyunu aşar. Aştığı için de “Daha önce de, arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilmiş her söz sorulacaktır.” (33/Ahzab:15) ayeti gereğince, sorum onlara olamaz, sorum, hakkaniyet sahibi ve gerçek ilim adamlarınadır.
Aklı, Allah’ın şekilden şekle soktuğu suratıyla bütünleşmiş, yeryüzü hainlerinin en büyük örneği olan mahlûk, şunu iyi bil: senin tehditlerin, bu ülkenin insanına sökmez! Meydana çıkan her bir vatanperver, şehadeti kaçırmanın üzüntüsünü yaşarken sen kendi derdine yan! Çünkü bu yüce insanların, bu dünyada kendi vatanı için çırpınmanın ve hatta onun uğrunda canını vermenin şerefini yaşıyor… Elin artıklarıyla beslenmeye alışmış zavallı, o büyük kahramanların, öbür tarafa olan inancını anlayacak ne kapasiteye, ne şahsiyete ne de inanca sahipsin! Hiç boşuna debelenme ve uluma! Senin ulumalarının bulutlara hiçbir zararı dokunamaz!
Bu yaptıklarına karşılık olarak, öbür dünyada göreceklerin bir yana, bu dünyada sana düşen, atılan kırıntıları kemiren zelil, hakir ve zillet içerisinde yaşamaktır.
Azıcık aklın olsaydı, Cenab-ı Allah’ın şu mesajından ibret alırdın:
“Kim mesajımdan yüz çevirirse sıkıntılarla dolu bir hayata mahkûm olur. Diriliş günü de onu kör olarak meydana çıkarırız.” (20/Taha:124)
27.07.2016