* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar

Müminin feraseti fetö nün ihaneti

“Bu (Kur’an), mü'min bir toplum için Rab­binizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır), hidayet rehberidir, rahmettir.” (A’raf Suresi, 203.Ayet meali)

Modern cahiliye insanıyla Kur'an arasına gerilen en büyük engellerden biri de yahudilerin, hristiyanların ve haçlıların bu dine ve sağlam kitabına karşı başlatmış oldukları savaşın ondört asır boyunca bir an dahi dinmeyen kinleridir. Müslümanları bu kitaptan alıkoyma ve onu insanları doğrudan yönlendirmekten uzaklaştırmaya yönelik çabalarıdır. Çünkü yahudiler ve haçlılar uzun bir zaman alan deneyimleri boyunca şu gerçeği öğrenmişlerdir. Bu dine sarılan müslümanları ilk neslin bu kitaba sarıldığı gibi ona sarıldıkları müddetçe mağlûp etmek mümkün değildir. Fakat Kur'an'ın ayetlerine sırf musiki ve teganni yönünden yönelirken hayatları bütünüyle onun direktiflerinden uzak durduğu müddetçe onlara egemen olmak kolay olacaktır!.. Aslında bu ısrarla yürütülen iğrenç, çirkin, pis ve alçakça bir hile bir tuzaktır. Ve bu hilenin en son ürünü bugün kendisine müslüman diyen insanların yaşadıkları sosyal hayattır. Aslında onlar sosyal hayatlarında bu dinin şeriatını uygulamadıkları müddetçe müslüman olamazlar. Bu dinin etkilerini azaltmak bu dinin Kur'an-ı dışında başka Kur'an-ı tatbik etmek için her yerde başvurulan diğer çalışma yöntemleri de bu alçakça oyunun ürünleridir. Hayatın bütün düzenlemelerinde esas alınan, her türlü ayrılıkta hakem olarak kabul edilen bu hayatı hukukî ve kanunî bütün sürtüşmelerinde esas alınan bu Kur'an'ın mesajını kırmak, önceki müslümanların bütün bu konularda Allah'ın kitabını esas almaları gibi bir düşüncenin önüne geçmeye yönelik bütün çalışmalar da bu kapsama girer!..

Rasulü Ekrem sallahü aleyhi ve sellem’den mealen şöyle bir hadisi şerif rivayet ediliyor.“Mü'min'in ferasetinden sakının!. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.”

Hadis-i şerifin Hazreti Osman’la bağlantılı bir bölümü de var. Şöyle ki: Hz. Osman, yanına gelen birine, “Gözünde zina eseri var. Bir kadına bakmışsın.” dedi. O kimse “Nereden bildin?” diye karşılık verdi. Hz. Osman da, “Müminin ferasetinden korkun, o Allah`ın nuru ile bakar.” hadis-i şerifini bildirdi.

Hadis-i şerifteki “Mü’min feraseti” ifadesine bir başka boyut içinden baktığımızda belki aklımıza şu hadis-i şerif ve ayet-i kerimeler de gelebilir:“Mü'min bir delikten iki defa ısırılmayacaktır.” Hz.Muhammed.s.a.v.“Ey iman edenler! Şayet Allah’dan ittika ederseniz, o size furkân (hem zahir, hem batında hak olanı olmayandan, iyiyi kötüden, temizi habisten ayırt edici bir marifet ve nur) verir.” (Enfâl Suresi, 29.Ayet meali)

Allah korkusu olmadığı zaman, işler duygu ve akıl planında karmaşıklığını, yollar görüş ve fikir planında griftliğini sürdürür. Yolların ayrılış noktasında batıl hak kisvesinde görünür. Kanıt son derece kesin olmasına rağmen, ikna edici olamaz. Susturucu olur, ancak akıl ve kalbi harekete geçirmeye yetmez. Tartışma gereksiz olmaya başlar, münakaşa boşa gitmiş bir emeğe dönüşür. Evet Allah korkusu olmadığı zaman durum böyledir. Ama Allah korkusu olduğu zaman akıl aydınlanır, gerçek açığa kavuşur, yol belirginleşir, kalbe güven duygusu yer eder, vicdan huzura kavuşur, ayaklar doğrulur ve doğru yolda kalıcı olur.

Yeni Akit gazetesinde Kadir Demirel 18.7.2016 tarihli yazısında şöyle bir tesbitte bulunmuş :

"Albay Ali Yazıcı,..konuşmaya başladı: Bu düzen böyle gitmez. Çok yakında darbe olacak…Hem de bu darbeyi kimler yapacak biliyor musunuz; Sizin o ‘Paralelciler dediğiniz kimseler…Biz gale almadık bu sözleri…‘Ya Ali Komutan yine atıyor işte’ diye geçiştirdik.Ama dün saat 16:53:26’da ajanslara düşen o haber Komutan Ali Yazıcı’nın sözlerinin hiç de şaka olmadığını gözler önüne serdi .."

Her şakada bir gerçek payı vardır derler. Aceba 15 Temmuz 2016 darbe öncesi bu konuşmadan yetkli kişilerin haberi var mı idi ?İşte bu ve bunun gibi olaylarda ferasetli olmanın önemi anlaşılmıyor mu ? Elbette anlaşılıyor.

Eğer çoğumuz ferasetli davransaydık ; Terör örgütü başı fetö'nün dinimizi istismar etmesini,cahil ve gafil müslümanları aldatmasını az da olsa görebilirdik.,gazete paçavrasını sattırmak için,Tefsir,Hadis,Fıkıh Ansiklopedisi v.s hediyesi için gazetelerini alıp destek olmazdık.Verdikleri Tefsir kitabında bazı ayet meallerini çarpıttığını,tahrif ettiklerinden çoğumuz haberdarız.

Feraset, çağını, zamanın sırrını okuyabilmektir. İçinde bulunduğumuz çağ, mü’minlerin önüne ne tür zorluklar-kolaylıklar koyuyor, bunu görebilmek ve bunun içinden tüm İslam dünyası için en hayırlı olanı seçebilmektir feraset.Feraset, İslam toplumlarının içinde bulunduğu durumu doğru görebilmek, tahlil edebilmek ve bütün bunlardan mazlumiyeti sona erdirecek çözüm yolunu üretebilmektir.

"Onlara "yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın" denildiği zaman "Biz yapıcı("Sulh konseyiyiz"), düzeltici kimseleriz" derler. İyi bilesiniz ki, onlar bozguncuların ta kendileridirler, fakat bunun farkında değildirler." (Bakara suresi,11,12.Ayet meali)

Yani, bunlar sadece yalancılık ve aldatma ile yetinmiyorlar, bu kötü sıfatlarına küstahlığı ve kör inadı da ekliyorlar. Bunun sonucu olarak kendilerine "Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın" denilince bozguncu olmadıklarını söylemekle yetinmiyorlar, "Biz yapıcı, düzeltici kimseleriz" demekle daha da ileri giderek işi şımarıklığa ve yaptıklarını haklı göstermeye dökmektedirler

En iğrenç bozgunculuğu yaptıkları halde kendilerinin yapıcı ve düzeltici olduklarını ileri sürenlerin sayısı her devirde çoktur. Bunlar böyle derler, çünkü ellerindeki değer ölçüleri, kriterler bozuktur. Çünkü insanın vicdanındaki ihlâs ve sırf Allah'ı amaç bilme ölçüsü bozulunca diğer ölçülerinin ve değer yargılarının da bozulması kaçınılmaz olur. Başka bir deyimle yüce Allah'a ihlâsla bağlı olmayanların, kalplerinde böylesine kesin inanç barındırmayanların bozguncu davranışlarının farkına varmaları imkânsızdır. Sebebine gelince; böylelerinin vicdanlarındaki iyilik-kötülük, yapıcılık ve bozgunculuk ölçüleri kişisel arzu ve ihtiraslarına göre sık sık değişir, hiçbir zaman ilâhî bir kaidenin üzerine oturamaz.

30.08.2016