ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
BİR ANI: İLKOKULA NASIL KAYDOLDUM?
Yıl 1951…Bundan 66 yıl önce…
Aylardan Ağustos…
Bozyazı’nın en sıcak günleri…
Babam Bozyazı kasabasında manifatura dükkanı işletiyor….
Kasabada bir de İlkokul var…
Gürlevik İlkokulu…
Bu okulda 4 evladını okutan babamın okula karşı büyük bir sempatisi var…
Öğretmenlerle senli-benli…
Her gün okulun önünden geçerek manifatura dükkanına gidiyor…
Ben henüz 6 yaşındayım…
Babam bazen beni de manifatura dükkanına götürmekte…
Babamla birlikte manifatura dükkanın giderken bir-iki defa okulun bahçesindeki akasya ağaçlarının dibinde dinlenmişliğimiz var…
Bir katlı taş bina, binanın bahçesi, bizi Ağustos sıcağından koruyan bahçedeki akasya ağaçları beni adeta kendine çekiyordu…
Bir defasında babam bir öğretmenle konuşmuştu…
Sonradan adının Aziz Keskinaslan olduğunu öğrendiğim öğretmen benim meraklı bakışlarımı görünce babama kaç yaşında olduğumu sormuştu…
6 yaşında olduğumu öğrenince de o yıl okula kaydolamıyacağımı, okul kayıt yaşının 7 olduğunu söylemişti…
İlkokula başlamak istiyordum…
Hayallerim yıkılmıştı…
Dokunsalar ağlayacak haldeydim…
Benim bu halimi gören Aziz Keskinaslan okullar açıldığı zaman okula gelmemi beni kayıtsız olarak bir yıl okutabileceğini anlatmıştı…
Benim sevincimi gören babam gerçekten 6 yaşında iken beni Gürlevik İlkokuluna göndermişti…
Aradan 1 ay geçti geçmedi, okulda bir telaş, bir telaş ki sormayın…
Meğer okula İlköğretim müfettişi teftişe gelecekmiş…
1-2 gün içinde velilerin de yardımıyla okul temizlendi,
Pırıl-pırıl olmuştu…
…Derken bir sabah vakti okulun bahçe kapısından eli çantalı birileri girmişti…
Biz meraklı bakışlarla pencereden gelen kişiyi seyrediyorduk…
Öğretmenler koşarak eli çantalı kişiyi karşılamışlardı…
Giriş zili çaldıktan sonra sınıfımızın öğretmeni Aziz Keskinaslan derse girmişti…
Gelenin müfettiş olduğunu, biraz sonra sınıfa gireceğini söylemişti…
Sınıfın en küçük öğrencisi bendim…
En ön sırada oturuyordum…
…Ve kayıtsız bir öğrenciydim…
Öğretmen beni almış, en arkaya oturtmuştu…
Müfettiş geldiği zaman hiç ses çıkarmamamı söylemişti…
Ben korkudan tir-tir titriyordum…
Öyle ya…
Öğretmen babamın hatırına yaşım dolmadan beni sınıfa almıştı…
Derken Müfettiş sınıfa girmişti…
Aman Allah’ım…
Sanki öğretilmiş gibi gele-gele en arka sıraya gelmişti…
Büyük öğrenciler arasında ben küçücük kalmıştım…
Elimden tutmuş beni tahtaya kadar götürmüştü…
Öğretmen, diğer öğrenciler ve ben adeta “şoke” olmuştuk…
Müfettiş bana “adın ne?” diye sormuştu…
Boğazıma adeta bir topak düğümlenmişti…
Cevap verememiştim…
Gayri ihtiyari elime tebeşiri almış ve tahtaya Gazi Mert diye yazmıştım…
Adımı yazmayı daha 5 yaşlarında iken öğrenmiştim…
Müfettiş “aferin oğlum” demesin mi?
Bu aferin’den moral bulan öğretmenim Aziz Keskinaslan “numaran kaç? Öğretmeninin adı ne?”diye sormuştu.,,
Okula kayıtlı olmamama rağmen bana bir sınıf numarası vermişti…
Numaramı bildiğimi, öğretmenimin adını da bildiğimi biliyordu…
Ben de peltek-peltek; “no yüj kırk şekiş..Ajij Keşkinaşlan şenşin…”deyivermişim…
Müfettiş bir bana, bir sınıfa bakmıştı…
Başımı şöyle bir okşadı… “En küçüğü böyle olursa…”gibi laflar ederek sınıftan çıkıp gitmişti…
Sonradan öğrendik ki müfettiş başka hiçbir sınıfa girmeden ve idari teftiş bile yapmadan okuldan ayrılmış ve ben okulu denetimden kurtarmışım…
Buna mükâfat olarak da 6 yaşındayken ve okulun açılışından 1 ay sonra kaydımı yapmışlar…
Bu moralle İlkokul yıllarım çok güzel ve renkli geçmişti…
Hem okulda, hem okul dışında…
Hoşça kalınız.
24.04.2017