* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar

Hatay’ı Anlamak ve Anlatmak Meziyet İster!(II)

Hatay ve değerleri konusunda yanlış verildiğini düşündüğümüz bilgiler bir yana, Hatay güzellemesiyle yazısına başlayan Özdil’den, Hatay çerçevesinde bir yazı beklersiniz normal olarak, değil mi? Yani hiç bir politik yorum katmadan, siyasi ideolojisine Hatay’ı araçsallaştırmadan, sakız haline getirilen ve dillere pelesenk olan ifadeyle “siyasete alet etme”den güzel bir yazı… Evet, bekledik ama yanıldık. Aslında niye beklediysek?! Belki de girişte Hatay’la ilgili güzel cümlelerinin samimiyetine kendimizi kaptırıp inanmışlığımızdan olsa gerek. O da bizi utandırdı sağ olsun: “Amacım Hatay’a dair turistik bir yazı kaleme almak değil” diyerek. Ne bilelim biz, Atatürk’ün bize emanet ettiği Hatay’ın tertemiz ve göründüğü gibi olan insanları, Habib Neccar’ın, Şeyh Ahmed Kuseyri’nin, Beyazid-i Bestami’nin ahfadı, Cemil Meriç’in kültürünün mirasçıları olarak inandık…

İnsanın, köklerinin olduğu kendi şehrine karşı olması gereken samimiyet ve vefasıyla ilgili buraya bir not düşmemiz gerekmektedir: Hataylılar, arz ettiğim derinlikli kültürle yoğrulmuş oldukları için aslın, yurdun, memleketin ne denli kıymetli değerler olduğunu bilirler ve hiç bir zaman başka yurtlar, ülkeler ve memleketlere yamanmaya çalışmazlar. Hiçbiri, memleketi olmayan bir yer için “Ben İzmirliyim, ben İstanbulluyum, ben Ankaralıyım…” demez, aksine gururla, şerefle Hataylı olmanın kıvancını taşır.

Özdil, İl’imizi överken ne oldu peki? Olan şu, huylu huyundan vaz geçmiyor. Hatay’ın güzelliklerini anlatmak adına, başladığı yazısına, Hatay’ı siyasetinin göbeğine oturtarak devam etti: (…) Suriye meselesini çözmek için, Moskova’ya yalvarıyorlar. Suriye meselesinin çözümü, Suriye topraklarında değil, Hatay’da! Suriye meselesini çözmek için, Moskova’ya yalvarıyorlar. Washington’a el açıyorlar. Brüksel’den medet umuyorlar. Halbuki, Suriye meselesinin çözümü için oralara gitmeye gerek yok. Çözüm Hatay’da… (…)Mermi bile sıkmadan Hatay’ı alan Mustafa Kemal dehasından nasibini almamışsın… Bari, Hatay’dan ibret al.”

Hataylıların siyaseti bilmediği zehabından hareketle onlara siyaset dersi vermeye yeltendi. Yeri miydi, değil miydi, artık onun için bir önemi yoktu. İnsan düşünmeden edemiyor, Hatay’a ve Hataylılara dair insan eksenli bu kadar övgüden, bu kadar methi senadan sonra onların birleştirici, hoşgörülü hallerini ifade etmesine rağmen, uzaklaştırıcı, ayrıştırıcı ve ideolojik cümleler nasıl kurabiliyor? Bu İl’in insanı tarafından, “Sen bizi övme arkadaş! Musevi’siyle, Hristiyan’ıyla, Müslüman olarak Sünni’siyle, Alevi’siyle ve Ermeni’siyle kardeşçe barış içerisinde yaşayan bu güzide halkın kendi ilini inkâr eden birinin övgüsüne ihtiyacı yoktur. Siyasi görüşleri ayrı da olsa, hükümetlerine, bu İl’i istismar ederek, bu İl üzerinden çakamazsınız! İflas etmiş ideolojinizi ve siyasetinizi bu İl üzerinden tezgâhlayamazsınız!” diye haykırası geliyor.

Daha dün denebilecek bir tarihte, Gezi olaylarında kendi yandaşları, onu “hain”, “satılmış kalem”, “yavşak” ilan ederek güvensizliklerini belirtmediler mi? İzinden döner dönmez de ilk iş olarak sitem dolu bir yazı kaleme almadı mı? “İzahat vermek... Bunca sene yazdıklarımız ortadayken, izahata mecbur kalmak bile utanç verici ama...” demedi mi? Vaziyet bu haldeyken Hatay’a ve Hataylılara ders vermek, bunun üzerinden Hükümete çakmak çok ahlaki durmuyor.

Bütün bunlara rağmen Hataylılar istedikleri kadar, “insanların dini, mezhebi, inancı, düşüncesi ne olursa olsun” diye başlasınlar söze, istedikleri kadar bunu içten, yürekten, en samimi duygularla ve karşılıksız olarak haykırmış olsunlar, işte birisi kalkıyor, ulusal yazar sıfatıyla bu memlekete geliyor ve bütün bu güzellikleri siyasetine alet edeceği bir köşe yazısı ile tersyüz etmeye çalışıyor!

Kendi memleketine sahip çıkmayan birinin, İlimizi takdir etmesini beklemiyoruz, istemiyoruz da. Esasen Hatay’ı neden takdir ettiğini, gündemi ve olayları takip eden herkes çok iyi biliyor ve niyeti fark ediyor. Bir iki yaldızlı cümleyle gerçeklerin üzeri örtülemez. Hele ki, işin içinde bu milletin ortak değerini istismar varsa. Siz matbuat dünyasını iyi bilirsiniz, çünkü siz aydın, münevver kimselersiniz

değerli Hataylılar. Size bu İl’i armağan eden bir büyüğümüze, içinizden biri, teşekkür babından bir kitap yazsa, o kitabı teşekkür kabilinden onun namına halka hediye etmez mi? Yahut da en azından maliyetine dağıtmaz mı? Piyasada en fazla 40-50 lira edebilecek bir kitabı, 2.500 Liraya sattıktan sonra kalkıp bu millete, Mustafa Kemal dehasından nasibini almamaktan dem vuracak son kişi o olsa gerektir. Hatay üzerinden Mustafa Kemal edebiyatı yapmanın ne manaya geldiği, sanırım anlaşılmıştır.

Hülasa şunu ifade edebiliriz: En iyisi, zati alileri gidip, kendi İl’leri olan Mardin’e övgüler dizsin. Haddi zatında Mardin de en az Hatay kadar övgüye layık bir İl’imizdir. Ancak edip etmeyeceğini tabii ki kendileri bilir ve bunun takdirini de şüphesiz Mardin halkı yapacaktır.

Bizim ona son sözümüz ise, “Gölge yapma başka ihsan istemez!” demektir.

31.3.2020