Şimdi gecenin örtülerinde sırlarına bürünen bir kalbin eşiğinde oturmuş varlığım.
Şimdi gecenin örtülerinde sırlarına bürünen bir kalbin eşiğinde oturmuş varlığım. Lacivert bir gökyüzü var üzerimde, bulutlar süzülüyor semada, dillerinde aynı tespih “ Ya Allah!”… İçime işliyor adının her bir manası. Sen ey Allah’ım, görünen tüm suretlerde isminin cilvelerinden izler bırakan ve kendini ancak sevmeyi bilen kalplere aşikâr eden sevgili, ey sevgili, en sevgili, ah özlenen, merhem olan sevgilim eşiğindeyim, dizlerimin üzerine çöktüm, Affet Allah’ım!
Sevgi ve şefkate muhtaç bir kalbin çatlamış dudaklarıyız. İşte kapındayız. Çölde kalmış olana su her şeydir, özlem çeken kalbe varlığın ise tek merhem! Bilsen ne çok adına susuz kalmış, dünyası çöle dönmüş kalplerle doluyuz. Ve tek dayanağımız tövbe çiçekleri olan dualarımız. İki yüzü hüzne bulanmış bir parşömen kâğıdının efkârı gibi bulanık kalbimin iki yüzü. Dört ucu günahtan yanmış, sonra küle dönmüş sayfalarımın arasından dokunuyorum adına.
Adın günahkâr varlığıma arınış yağmurları. “Allah’ım” diyorum, “Lebbeyk” diyorsun. Sen çağrıma, cevap oluyorsun ya, o an tutunuyorum yeniden hayata. “Tamam, diyorum tamam beni terk etmedi. Beni bana rağmen terk etmedi.” Mademki günahkâr ve unutkan varlığım tövbede eriyor, öyleyse tövbe çiçekleri açtırırım kalbimde. Yedi hidayetli genç gibi mağarada tövbeye uyurum.
Sonra arınışla uyanırım derin uykulardan ve ölümsüz kurtuluşların kapısından seslenirim sana yeniden “Ya Rab, Ya Rahim, Ya Vedud, Ya Afüv” ve sen bana “Lebbeyk” dediğin anda bulurum kendimi yeniden. Değil mi ki iste diyorsun, isterim günahlarıma rağmen. İsteğin ne diye sorduğun vakit “sen” derim. Seni istiyorum! Bu kalple O’nu mu isteyeceksin diyenlere inat, açarım ellerimi ötelere, ağlarım sonsuzluğu istemenin şerefiyle. Sen ki kulları arasında ayrım yapmayan ve vaadinden asla dönmeyensin. İstiyorum, bana seni ver! Bana aşkını ver, bana iste dediğin anın hürmetine bağışlanmak ver!
Berat… Yani; kurtuluşun vakti! Vakti vesile kılıyorum. Günahkâr zerrelerimi su ile mesh ediyorum. Her bir mesh edişte adını anıyorum. Kapatıyorum ardından tüm dış dünyanın kapılarını ve kapattığım kapıların ardından açıyorum kalbimin kapılarını. Gök ile yer arasında ne kadar yaratılmış varlık var ise hepsinin sesine kulak veriyorum. Her birinin zikrinde işitiyorum adının aşkını. Utanıyorum gecikmiş dualarımın, kazaya bırakılmış namazlarımın, üzerinden geçtiğim ihlaslarımın hepsinden utanıyorum. Utanan bir kalbin varlığındaysam eğer bağışlanmak için ilk adımdayım diyerek umutlanıyorum. Gafletlerimin yükü ile geldiğim secdem de umutla açıyorum ellerimi. Gözlerim ötelerde…
Rabbim, derin kederler, çiğnenmiş sözler, yarası katmerlenmiş hüzünlerim, büyük acılar ve bulanmış ömür sayfalarım ile duruyorum kıyamda. Baştanbaşa hatayım bende diyerek varıyorum secdeye. İyi ve kötü benim içimde, beni aşkın ile terbiye et duası ile bulunuyorum niyazda. Sahabenin tek vücut olup beratı vesile kılarak sana el açtıkları namazların hürmetini vesile ederek sığınıyorum bu vakte. Şimdi dilimde onlar kadar içten olmasa da bağışlanma duaları, başım secde de 100 rekât berat namazının her bir kıyamında 10 ihlas bir fatiha benim kurtuluşum.
Yaralı bir turnayı kurtaran “üç ihlas bir fatiha gibi” beratın varlığını da âşıklarına vesile kıl. Dua: hüzünden ve günahtan kararmış kalplerin beyaz alanlara dönüş bileti. Amenna ve sadakna!
|
|