GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
Bugün sizlere Anamur’da bir İLK’i gerçekleştirdiğim, hayatımdan bir kesit sunmaya çalışacağım.
Öğrencilik yıllarımda İstanbul’da bir hayvanat bahçesine gitmiştim…
Hayvanat bahçesinde 100’lerce Bıldırcın’ın yaşadığı bir bölümü gezmiştim…
Evde Bıldırcın yetiştirilebileceğini orada görmüştüm…
…Ve GÜNLÜĞÜM’deki 1967 yılının 3 Kasım tarihinde saat 14.30’da yazdığım bir cümlede;
“İlk fırsatta evimde Bıldırcın beslemeliyim” diye yazmışım…
Aradan 22 yıl geçtikten sonra, 1989 yılında 22 yıl önce günlüğüme yazdığım hayalim gerçek olmuş ve “BILDIRCIN” yetiştirmeye başlamıştım…
Hem de bilimsel olarak…
Hem de 2 katlı evimin üstüne küçük çaplı “Bıldırcın Çiftliği” kurarak…
Evde Bıldırcın yetiştiriciliğine de yabancı değildim…
Mersin’de bıldırcın çiftliği olan dostlarım, arkadaşlarım vardı…
Mersine okul müdürleri seminerine gittiğimiz zamanlar bu arkadaşlarımın birine misafir olmuş ve çalışmalarını yakından görmüştüm…
Arkadaşım Sayın Ahmet Hallaç evinin üstünde yaptığı bir atölyede hem bıldırcın kuluçka makinesi yapıyor, hem bıldırcınların barınabileceği kümesler imal ediyor hem de Bıldırcın yetiştiriyordu…
5 gün içinde 270 metrekarelik 2 katlı evimin üstüne küçük çaplı bıldırcın çiftliği yaptırmıştım…
Mersin’e gitmiş, Sayın Hallaç’tan 1 kuluçka makinesi, birinde 240 bıldırcının barınabileceği 12 adet kümes, yeni çıkan yavruları koymak üzere 4 bölümlü civciv büyütme kafesi, yumurtlamaya hazır 300 adet dişi ve 150 adet erkek bıldırcın, kuluçka makinesine koymak üzere 240 adet bıldırcın yumurtası ve 5 çuval bıldırcın yemi satın almıştım…
Bıldırcın çiftliğim, karar verdikten 10 gün sonra hazırdı…
Anamur’da bir İLK’i gerçekleştirmiştim…
İlk defa Anamur’da çiftlikte bıldırcın üretilecekti…
Kuluçka makinesini evimizin alt katındaki kiler olarak kullandığımız odaya, kümesleri yeni yaptırdığım evin üstündeki odaya yerleştirmiş, bıldırcınları 20 dişi 10 erkek şeklinde 30’arlı gruplar halinde kümesin 15 ayrı bölmesine yerleştirmiştim…
Kuluçka makinesi 30’ar yumurta konacak şekilde 8 bölmeden oluşuyordu…240 yumurtayı da makineye yerleştirmiş ve 10 gün içinde faaliyete başlamıştım…
Yaptığım çalışmaları bilimsel yapmalıydım…
Bıldırcın hakkında bilgi sahibi olmalıydım…
Oldum da…
İşte o dönemde Bıldırcın hakkında GÜNLÜĞÜM’e yazdıklarım:
“Dünyanın her tarafında av hayvanı olarak tanımlanan Bıldırcın’ı on birinci yüzyılda Japonya ve Çin evcilleştirmiş…
1910 yılından bu yana et ve yumurtası için yetiştirilmeye başlanmış…
Bıldırcın;20 santim uzunluğunda, tıknaz yapılı, vücudunun alt kesimleri krem renkli, diğer kesimleri çubuklu kahverengimsi olan bir kuş türü olarak tanımlanmış…
Erkek bıldırcınlarda boyunlarının üst kısımlarında ve göğsün alt kısımlarında tarçın renginde tüyler vardır.
Dişilerde boyun üstündeki ve göğsün alt tarafındaki tüyler daha ince ve daha açık tarçın rengindedir…
Dişiler yılda ortalama 250 -300 yumurta yumurtlarlar…
Erkek ve dişi bıldırcınlar 250 – 300 gram canlı ağırlığa ulaşabilirler…
Bıldırcınlar 30 -35 günde kesim ağırlığına ulaşırlar…”
O dönemde Anamur’da kurduğum bıldırcın çiftliği büyük ilgi ve takdir toplamıştı…
İlk koyduğum yumurtalar 16 gün sonra civciv halinde çıkmıştı…
Yem olarak Sayın Hallaç’tan aldığım yem çuvallarından biri civciv yemiydi…
Yeni çıkan civcivleri “civciv büyütme kafesi”ne koymuştum ve 24 saat ışık altında tutmuş, ilk üç gün 35-36 derece ısı tatbik etmiştim…
3’üncü günden sonra her iki günde bir ısıyı 2 derece düşürerek en son 24-25 derecede sabit tutmuştum…
Bu işlemi kafese ışık için bağlanan ampuller kanalıyla gerçekleştirmiştim…
Civcivlerin altına oluklu mukavva koymuş, bir hafta bu oluklu mukavvayı çekmemiştim…
Bir hafta sonra oluklu mukavvayı çekmiş, civcivlerin tel üzerinde gezinmelerini sağlamıştım…
İkinci hafta civcivleri normal kafese bırakmış ve erkek dişi ayırımını gerçekleştirerek 2 dişi,1 erkek olmak üzere 30’arlı kafeslere yerleştirmiştim…
İlk zamanlarda erkek dişi ayırımında zorlanmıştım…
GÜNLÜĞÜM’e aldığım notlarda erkek dişi ayrımının göğüs renklerine bakılarak yapıldığı, erkeklerin göğüs tüylerinin kiremit-kahve renkli ve beyaz kırçıllı olduğu; dişilerin göğüs tüylerinin daha açık renkli ve siyah benekli olduğu yazıyorsa da tüylerinin yeni çıkmış olması işimi zorlaştırıyordu…
Zamanla bu ayırımı yapmaya da alışmıştım…
Bir bakışta Bıldırcın’ların hangisinin erkek hangisinin dişi olduğunu anlayabiliyordum…
Bir de damızlık seçiminde zorlanıyordum…
36 günlük olan bıldırcınlar yumurtlamaya başlıyordu…
Bunların içinden iri, canlı, çabuk gelişmiş olanların ayrılarak etlik yemden, yumurtalık yeme dönmelerinin sağlanması gerekiyordu…
Aldığım yem çuvallarından birisi de yumurta yemiydi…
Damızlık olarak ayırdığım grupların doğum durumuna göre diğer gruplarla karıştırılmaması da gerekiyordu…
İşte zor olan buydu…
Bir başka durum daha vardı ki; Onu buraya kaydetmenin lüzumsuzluğuna inanıyorum ama bu durum civcivlerin yumurtadan çıkması için çok önemliydi…
Bunun için bıldırcınların faaliyetlerinin saatlerce gözlenmesi gerekiyordu…
Beşinci haftayı dolduran etlik bıldırcınlarla damızlık seçiminden arta kalanları kesime alıyordum…
Kesim için ayrılan bıldırcınlar 36 günlük oluyordu…
Bir gün sonraya kalanlar yem tüketimi sebebiyle işletmemin zarar hanesine yazılıyordu…
Kesim işlemi gerçekleştikten sonra fazla bekletilmeden tüylerinin yolunması gerekiyordu…
Tüy yolma işlemini yaparken kesilmiş 10-15 tanesini ayaklarından tutarak 60-70 derecelik sabit suya 15-20 defa batırıp çıkarıyor ve elimle tüylerini yoluyordum…
Çünkü tüy yolma makinem yoktu…
Ciğerlerini parçalamadan yürekle birlikte çıkarıyordum…
Son olarak soğuk su ile yıkadığım bıldırcınları 10’arlı paketlere koyuyor ve satışa sunuyordum…
Ciğer ve yüreklerini ne içlerine koyarak…
Bıldırcın üretimi için gerekli olan Kuluçka makinesini, civciv büyütme kafesini ve kümesleri yerli yerine koymuş, üretim için gerekli olan yemleri temin etmiş, damızlık yumurta üretimini,yumurtaların saklanma yöntemlerini, yumurta seçimlerini, yumurtaların makineye konmasını, civcivlerin çıkarılmasını, civcivlerin periyodik olarak bakımlarını, damızlık seçimini, kesim ve temizleme işlemlerini, yemliklerin ve sulukların nasıl yerleştirilecekleri konusunu 2 aylık bir süre içerisinde amatörce öğrenmiş ve pazarlamasını da gerçekleştirmeye başlamıştım…
En büyük sorun yem bulma sorunu oluyordu…
Mersinde sadece bıldırcın yemi üreten bir fabrika vardı…
Bıldırcın yemini buradan alıyordum…
Bıldırcın yemi yapılabilmesi için en az 15 karışıma ihtiyaç vardı…
A vitamini büyüme, üreme, epitel ve sinir dokusu için…
D vitamini kemik ve yumurta kabuğunun yapımı için…
E vitamini hücre zarlarında oluşacak peroksitleri önlediği için…
K vitamini büyümeyi ve yumurtlamayı sağladığı için gerekliydi…
Bazen kemik ya da kan bulunamadığı için yem yapımında aksamalar oluyordu,yem bulamıyordum…
İşte o zaman tavuk yemine sıvı yağ karıştırmak suretiyle yem yapmaya çalışıyor ve toplu ölümlerin önünü alamıyordum…
Zor ve zevkli bir uğraş içine girmiştim…
Ancak ZOR’u başarmıştım…
Anamur’da İLK Bıldırcın çiftliğini kurmuştum…
Küçük çaplı bıldırcın çiftliğinde bulunan kümeslerde bir anda 10 binin üzerinde Bıldırcın bulunuyordu.
Bu çiftlikten elde ettiğim gelirler yıllarca aile yaşantıma maddi yönden büyük katkılar sağlamış, 2 oğlum ve 1 kızımın Üniversitede okudukları dönemlerde onlara da katkı sağlamıştı…
Bu çiftlik aynı zamanda dolu-dolu geçen hayatımın doluluk oranını yükselten bir parçası olmuştu.
Hoşça kalınız..
17.10.2022