Türkiye,bir hayal peşinde değil,potansiyelini harekete geçiriyor.Potansiyel (durum); barajdaki su, gerilmiş yay,eldeki taştır.Kinetik (hareket); akan su, atılan ok, düşen taştır.20. yüzyılı ıskalayan Türkiye,“başarısızlıkları”ndan ders,“başarıları”ndan umut ve ilham alarak “zıt yollardan” başarıya gidiyor.“Bizden bir şey olmaz” veya “bu başkasının sorunu” demeden,“kendisini kötüleyen unsurlar” dan sıyrılıyor. Türkiye,bir hayal peşinde değil,“kronikleşen yapısal sorunlar”ını çözerek,“istikrarsız bünye”sini güçlendirerek, “durdurulmuş bir medeniyeti” restore edip küllerinden doğuyor.“Avrupa Projesi”ne,“Avrasya Projesi”ne , “Arap baharı” na müdahil olarak, “çok kulvarlı politika” izliyor.Ülkelerin üstünlük yarışında, “Barışın teminatı”, “Küresel bir güç” ve “Merkez Ülke” vizyonuyla,adım adım “Türkiye Projesi”ini uyguluyor.Ne “nostaljik muhafazakarlık” ne “gurur okşayıcı bir esinti” ,idealizm ile realizm dengesini koruyarak “tünelin ucundaki ışık” a gidiyor. Türkiye,bir hayal peşinde değil,birileri kendi projelerinde Türkiye’ye,“nostaljik makyaj” ,“ılımlı İslam”, “model ülke” veya “köprü” rolü vermek isteyebilir.Fakat Türkiye, rolünü kendi yazarak,yerini kendisi tayin ederek,kendi projesini ortaya koyuyor.Geçmişte Türkiye,Batı yanlısı politikaları ile Ortadoğu’da bir güvensizlik imajı çizmiştir.Bağımsızlık ve uluslaşma mücadelelerini Osmanlı’ya karşı verdiklerinden vefasızlık,isyan ve ihanet örneği olarak değerlendirmiştir.Hem fırsatların,hem de risklerin farkında olan Türkiye,“One minute krizi” ile bir köprü inşa etmiş, “Mavi Marmara” ve “Arap baharı”ndaki tavrıyla sağlamlaştırmıştır. Türkiye,bir hayal peşinde değil,kendisini tarihsel,toplumsal,stratejik olarak tekrar tanımlayıp sorguluyor.“Türk’ün Türk’den başka dostu yoktur”,“Türkiye üç tarafından denizlerle,dört tarafından düşmanlarla çevrilidir” gibi anlayışların tersine dost ve akrabalarının olduğunu fark ederek,bir medeniyetin son halkası olduğunu hatırlıyor.Geleneksel dış politikasından bir kopuşu ve bu doğrultuda bir “paradigma değişikliği”ni vurguluyor.Olaylara seyirci kalan değil,yön veren,çok yönlü,çok boyutlu bir politika izliyor. Türkiye,bir hayal peşinde değil,Nihai hedefi tam üyelik olan,AB’yi “işlevselci” ve “araçsalcı” bir çerçevede yorumlayarak,bölgesel ve küresel sorunlarda daha etkileyici ve belirleyici bir aktör olması ve uluslararası siyasetteki pozisyonunu ve gücünü artırması için bir araç haline getiriyor.AB’ye katılım sürecini Türkiye’nin siyasal,ekonomik,sosyal ve yasal standartlarını yükselten bir “yeniden yapılanma süreci” veya “yapısal dönüşüm” olarak değerlendiriyor.Çok yönlü dış politika takip ederek, AB’nin Türkiye’nin “Kader Meselesi” olma ihtimalini ortadan kaldırıyor. Türkiye,bir hayal peşinde değil,Uluslararası Örgütlerdeki varlığının ve rolünün,küresel profilinin yükselmesine katkı sağlayacağı inancıyla hareket ediyor.BM,G-20,NATO,İslam Konferansı Örgütü,KEİB,Türk Konseyi, D-8 ve “Akdeniz için Birlik” içindeki rolüyle dünya ve bölge olaylarına ilgisiz kalmayarak daha saygın bir duruma geliyor.Dünya liginde “çıta koyma”yı kendi geçmişiyle değil,“muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak”la kıyaslama yapıyor. Türkiye,bir hayal peşinde değil; “Limitsiz” insan haklarını ihlal etme özgürlüğüne sahip Cellatlar,”Hazır demokrasi Paketi”ni alma konusunda direnç gösteriyorlar.Dünya düzensizliğinin mimarı ve “Dünya’nın en büyük şiddet sağlayıcısı”nın cellatları tarafından “Sıra dayağından geçmiş” halklar ise,“Dile benden ne dilersen” teklifine karşılık:tokmağın kimin elinde olduğu bilinciyle “gölge etme başka ihsan istemez” diyorlar.Dost bir çehreye, şefkatle uzanacak bir ele, merhametle açılacak bir kucağa,susamış insanlar “hatırı sayılır bir kanaat önderi” nin güven ve itimat telkin eden sedasına kulak veriyorlar. Türkiye,bir hayal peşinde değil; Yolsuzluk,yağma,çapulculuk ve terörün âdet haline geldiği bu kaos ortamında, sulh ve selamet için,mazlum ile birlikte zalime karşı duruyor.Zira bugün,”Def-i şer, celb-i nef’a râcihtir”.“Zarar-ı umûmu def’ için,zarar-ı has ihtiyar olunur.” .“Zarar-ı eşedd, zarar-ı ehaff ile izale edilir.”.“Def-i mefâsid,celb-i menâfiden evlâdır”.Mağazasında çıkan bir yangın varsa,mağaza sahibinin yapması gereken şey,müşterilere mal satmak değil,yangını söndürmektir.Zira yangın zarardır,alışveriş faydadır.
|