* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

OSMANLILARDA YARGILAMA...
Tarihi diziler içinde geçen yargılama usulleri zihinleri karıştırmaya devam ediyor...
Bundan önceki sohbet köşemde Muhteşem Yüzyıl dizisinde Şeyhülislam Ebussuud efendinin fetvasıyla Kanuni Sultan Süleyman'ın Vezir-i azamı Pargalı İbrahimi nasıl idam ettirdiğini anlatmaya çalışmış ve Şeyhülislamlıkla ilgili bilgi vermiştim.
Sohbet köşesindeki yazı pek çok internet sitesinde, sitemizden alıntı yapılarak yayımlanmış ve büyük ilgi görmüştü.
Ancak okuyuculardan gelen maillerden anladığım kadarıyla Osmanlı Devletinde yargılama usulleri yanlış anlaşılmaktadır.
Bazı okuyucularımın isteği üzerine bugünkü sohbet köşemde Osmanlılarda Yargılama konusunu anlatmaya çalışacağım: 
Osmanlı Devletinde yargı denince akla ilk önce Hakim’ler gelirdi.
Yargılama görevini yürüten asıl memurlara da Hakim denirdi.
Hakim’in her yönüyle güvenilir olması, görevini yaparken maddi ve manevi baskılardan uzak olması gerekirdi.
Yargılamada ikinci derecede görev alan kişilerin başında Naib’ler gelirdi.
Sözlükte Naib; Bir kişinin yerini tutan ve yokluğunda işlerini yürüten kimse anlamına gelir.
Naib’ler;Hakim’in yerine görev yapan kimselerdi.
Osmanlılarda bir de Toplu Hakim Sistemi vardı; Kazaskerler, Kassâm-ı umûmî, İstanbul kadısı, yardımcısı, Mekke ve Medine kadıları ve müşavirler bu sistemin içerisindeydi.
Osmanlıların adaleti o kadar güçlü idi ki; bütün Hıristiyanlar o dönemlerde Osmanlıların egemenliği altına girebilmek için adeta birbirleriyle yarış etmişlerdi.
Bir örnek vermek gerekirse; Ukrayna’da yaşayan Normanlar Rusların baskısından o kadar bıkmışlardı ki kiliselerinin defterine şöyle yazmışlardı: "Ya Rabbi. Osmanlı’nın gücünü kuvvetini artır ki, gelip bizi de kurtarsın... Bize din hürriyeti versin... Can ve mal emniyetimizi sağlasın. Amîn..."
Normanlar; 1800 yıllarında Rus zulmünden Amerika’ya kaçmışlar ve yanlarında bu kilise defterini de götürmüşlerdi.
Bu gün bu defter adı geçen sayfa açılmış olarak Amerika’nın Utan bölgesindeki bir Norman kilisesinde teşhir edilmektedir.
"Yargı" örneğine geçmeden önce bu yargılamayı yapan, yargılanacak olan Padişah Fatih Sultan Mehmet’i mahkemeye çağıran “İstanbul Kadısı" hakkında da bilgi verelim.
Bu "Kadı" nın adı Hızır Çelebi’ydi.
Hızır Çelebi;1407 senesinde doğmuş 1453 senesinde İstanbul’da vefat etmişti.
Ülkenin ünlü alimlerindendi.
Fatih Sultan Mehmet’in padişahlığının ilk yıllarında Arabistan’dan gelen bir âlimin ilim ve fen konusunda sorduğu sorulara cevap veremeyen âlimlere kızan Fatih: "Ülkemde bu adama cevap verecek bir ilim adamımız yok mudur?" diye kükremiş kendisine o dönemde Sivrihisar medresesinde görev yapan Hızır Çelebi tavsiye edilmişti.
Hızır Çelebi’nin Arabistan’dan gelen ilim adamına verdiği mantıklı cevaplar ve Hızır Çelebi’nin sorduğu sorulara âlimin cevap veremeyişi Fatih’in çok hoşuna gitmiş ve kendisini İstanbul’un Fethinden sonra İstanbul Kadısı ve Belediye Başkanı yapmıştı.
Hızır Çelebi, İstanbul Kadısı ve Belediye Başkanı olarak göreve başladıktan bir müddet sonra bir Hıristiyan mimar gelmiş ve Fatih Sultan Mehmet’ten şikayetçi olduğunu söylemişti.
Şikayetin konusu şuydu: Fatih Sultan Mehmet Han Ayasofya’dan daha yüksek kubbeye ve daha üstün mimari hususiyetlere sahip bir cami yaptırmak istemiş, Hıristiyan mimar inşaatın yapımını üslenmişti.
Ancak, Hıristiyan oluşu nedeniyle Ayasofya’dan daha yüksek kubbesi olan bir cami yapmak istememiş ve Mısır’dan getirilen mermer sütunların uçlarını kestirmişti.
Fatih sütunların kasıtlı olarak kestirildiğini öğrenince çok kızmış ve mimarın elinin kesilmesini emretmişti.
Eli kesilen mimar Osmanlı’nın adaletini ölçmek için devrin "Kadı", "Hakim"i olan Hızır Çelebi’ye müracaat ederek şikayette bulunmuştu.
Hızır Çelebi olayı incelemiş ve şahitlerle birlikte Fatih Sultan Mehmet’i mahkemeye celp etmişti.
Fatih baş köşeye oturmak için yönelmiş fakat Hızır Çelebi: "Oturma Begüm!..." hasmınla yüzleşmek üzere, mahkeme huzurunda ayakta dur" demişti.
Fatih’i ayakta bekletmişti.
Mahkeme sonunda Hıristiyan Mimar haklı bulunmuş ve Fatih’in elinin kesilmesine karar verilmişti.
Hıristiyan mimar bu adil karar karşısında gözyaşlarını tutamamış, şahadet getirerek Müslüman olmuştu.
Fatih Sultan Mehmet Han da ölünceye kadar mimarın iki çocuğu ve hanımıyla birlikte bütün maişetini şahsi servetinden vererek rahat yaşamasını sağlamıştı.
Mimar, hanımı ve çocuklarıyla birlikte İslamiyet’in yayılması için ölünceye kadar gayret etmişti.
Birkaç gün sonra Hızır Çelebi’yi ziyarete giden Fatih kılıcını göstererek: "Eğer bana bir suçlu gibi değil de bir Padişah gibi muamele etseydin seni şu kılıcımla parçalardım’’ demişti.
Hızır Çelebi de paltosunun İki eteğinin altındaki 2 adet aslanı göstererek: " Eğer padişahlığına güvenip, dinin emri olan hükmüne karşı gelseydin seni bu aslanlara parçalatacaktım" demişti.
İşte Osmanlılarda yargılama usulleri ve Osmanlılar’dan bir yargı örneği...
Hoşça kalınız.