NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Yerli Düşüncenin Simge İsmi
Bu yazımızla Cemil Meriç üzerine yazmaya çalıştığımız yazı serisini tamamlamış oluyoruz. Yazılarımızda onun şahsına münhasır yapısını anlatmaya çalıştık. Ezber bozan teşhislerinden örnekler verdik. Düşünce dünyasını inşa eden kelimelerden ve onlara atfettiği kutsiyetten söz ettik. Böylece onun, Batı’nın, emperyal düşünce ve amaçlarına hizmet maksadıyla yerleştirmeye çalıştığı mülevves, kaypak, köksüz ve bizleri ifade etmeyen kelime ve kavramlara dikkat çektiğini gördük.
Kendi düşünce ve inanç değerlerimize olan hassasiyeti dolayısıyla, kalıplara ve ön koşullanmalara ciddi itirazları olmuştur. O, bunu anlatabilmek, düşüncesini ortaya koyabilmek için önyargısız bir şekilde bütün kapıları çalardı ve de çaldı. Her ne kadar bu kapıların bazıları açılıp, bazıları da yüzüne kapanmış olsa da o, yılmadan, ödün vermeden ve boyun eğmeden insan ve insanlık davasını anlatmaya devam etti. Onun, karşıt görüşleri -ki o zamanlar sağ ve sol revaçtaydı- birleştirmek için sarf ettiği büyük çabalar, herkesin malumudur.
Yerliliği bütün gücüyle anlatmaya ve yerleştirmeye çalışan düşünce adamı, büyük mütefekkir Cemil Meriç’e ve onun düşüncesine ve çabasına günümüzde, o kadar ihtiyacımız var ki!!!
Bu sebepten dolayı, Cemil Meriç üzerinde yapılacak çalışmalar, esasında insanları anlamaya ve onlara hizmet etmeye yönelik olacağından, Cemil Meriç’in düşüncesinde değinilmeyen ve araştırılmayan bakir konulara el atmak, araştırmacıların gayesi ve hedefi olmalıdır diye düşünüyoruz.
Son olarak şu hususu hatırlatmayı/hatırlamayı da bir görev telakki etmekteyiz:
Cemil Meriç düşüncesinde, insanlığın yararına o kadar büyük hazineler vardır ki! Bu hazinelere sahip olup da yoksulluktan şikâyetçi olmak, hüznün de ötesinde acınası bir hale düşmek demektir. İsterseniz bu hali ve onun sebeplerini son bir kez ondan dinleyelim ve adımlarımızı da ona göre atalım:
“Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslâm. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın!.. Avrupa, maddeciliğine rağmen Hristiyan’dır; sağcısıyla, solcusuyla Hristiyan… Hristiyan için tek düşman biziz: Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan korkunç ve esrarlı kuvvet. Genç cüce, müselsel zilletler sonunda ihtiyar devin zaaflarını keşfeder; ahde vefa, civanmertlik, merhamet… (Bunu ahlak, estetik ve adalet diye de çevirebiliriz. Yani Osmanlı medeniyeti, adalet, estetik ve ahlak dinamikleri üzerine hayata geçirilmiş bir medeniyet) Aşağıdan alır, hulûs çakar, yaltaklanır ve… nihayet alt eder devi. Cenk meydanlarında değil, yatak odalarında kazanılan bir zafer…
Zavallı Türk aydını… Batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev, papağanlaşır.” (C.Meriç, Umrandan Uygarlığa, İletişim Yayınları, İstanbul, 1998, s. 9).Türk kültürüne yaptığı katkılardan dolayı, bilge insanımıza şükranlarımızı arz ederken, içinde bulunduğumuz vefatının 33. Yıl dönümünde onu rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.
12.10.2020